Ah hêja
- MEHMET KULOĞLU
- 27 May 2022
- 1 dakikada okunur
Ah Hêja!
Yüzünün hüzün kokan mezopotamyasında işgale uğradı.
Yitik sevdamın dili yasaklı topraksız ülkesi. Kimsesizliğinin doruğa çıktığı yerde varlığın inkar edilip kapalı kapılar ardına gizlendi.
Ah Hêja!
İnsanlığın kan ve gözyaşı denizinde boğulduğu günlerde doğa bile tabiatına aykırı davranıyor. Gökte bulutlar feryad- ı figan ederken, yeryüzünde nehirler gözyaşı yağmurlarıyla yarışıyordu.
Ah Hêja!
Yüzyıllardır kaderine terkedilen bu coğrafyada oluk oluk kan akarken ölümün acı çığlıkları her yerde yankılanıyordu. Yavrusunu yitiren annelerin hıçkırıkları yeri göğü inletirken, kalbi taşlaşmış vicdan yoksunlarına kâr etmiyordu.
Ah Hêja!
Ben sana hasret yaşarken yüzyıllarca bu kanlı topraklarda.
Kızıldağın eteğinde açan asmin gibi umutlarımın bittiği yerde başladı bir bedende dört parçaya bölünmüş yalnızlığımın keder yüklü yolcuğu…
Ah Hêja!
Çiçekli eteklerinde umut besleyenlerin kollarında acıyla harmanlanan yaşantım şehadet deryasında inim inim inliyordu. Terk-î diyarlara doğru savrulup giderken, hasret dolu yılların sitemi, gözlerinden gözlerime doğru damla damla akıyordu.
Ah Hêja!
Zagros'un eteklerinde uçuşan şahin gibi kollarında kanat çırparken özgürlüğe… Kawa'nın bin yıllık sönen nevruz ateşini yeniden alevlendiren mezopotamyanın kürt bakışlı kırılgan çiçeği gibiydin.
Ah Hêja!
Şimdi ellerini açıp Yezdanedilovan'a dua ederken gözlerinin yağmursuz bulutundan iki damla kan avucuna düştüğü anda başladı. Gönül tezgahında tomurcuk açan yaralı düşlerimin yasaklı gülüşünün yolculuğu.
Ah Hèja!
Oysa karanlığın ortasında zümrüdü anka kuşu gibi küllerinden doğan aşk devriminin bir kıvılcımı ile asırlardır kaderine küsüp, umutsuzluğa mahkum olan bu milletin çilekeş yazgısını değiştirmenin zamanı gelip geçiyordu.
Ah Hèja!
Dört bir yanını kana susamış cehennem zebanilerinin merhametten yoksun savaşçı bekçileri sarmışken, umut gemisinin yolunu yüzyıllardır gözleyen kevok gibi hayallerimden vurulmuştum.
Ah Hêja!
Yitik bir hayatın son deminde seninle ruh buldu. Acıyla yoğrulmuş yüreğimin yasaklı sevdası şimdi mor dağlarda zılgıtlar eşliğinde halaya duruyordu.
Bünyamin Bozkurt
Comments