top of page

YERSİZ

  • Yazarın fotoğrafı: MEHMET KULOĞLU
    MEHMET KULOĞLU
  • 24 May 2022
  • 2 dakikada okunur

Döner başlıklı ayaklı vantilatörün yapay rüzgarı, yirmi metrekarelik üç koltuklu esnaf berber dükkanının içini serinletmek için kendi ekseninde yarım daire biçiminde dönüyordu. Nazar, ondokuz yaşında olmasına karşın daha çocuksu bir yüz ifadesiyle, beyaz önlüklü, siyah gür bıyıklı, kırklı yaşlarındaki berberin önündeki tıraş koltuğunda oturan adamın ensesini temizleyen berberin kıvrak el hareketlerini izliyordu. Nazar. İzbe mahallenin mavi gözlü, sıska bacaklı, avurtları sentetik uyuşturucudan çökmüş genç erkek sex oyuncağı. Her yaştan erkeğe kendini becerterek, haz almaksızın eline geçirdiği parayı sentetik uyuşturucunun muazzam halüsinasyonlarına yatıran nazar berber dükkanındaki bekleme koltuğuna oturup, tıraş için sıra bekliyordu. Bekleme süresi uzadıkça gerilip ince el parmaklarını şaklatıyordu. Arada eliyle tüysüz yüzünü kaşıyor, alnını ovuyordu. Damarları madde orucuna dayanamıyordu. Farklı şeyler düşünmek için kafasını kaldırıp beyaz badanalı tavana baktı. Tanrının saç ve sakal imajını düşündü. Küçük bir çocukken izlediği mesih filmlerini anımsadı. Tanrıyı da oğulları gibi uzun saçlı ve uzun sakallı bir erkek olarak kurguladı. Ve ona uygun bir yüz bulmaya çalıştı. Tanrıyı o anda, kendisini uygunsuz bir biçimde enseleyip kızgınlıkla anüsüne elli mm lik rakı şişesinin dokuz mm lik ucunu sokan babasına benzetti. Derin bir mide bulantısı duyup, tanrıya ve babasına nitelikli küfürler savurdu. İçinden. Gerginliğinin gitgide arttığını duyumsayıp hafifçe öksürünce berber gözlerini kısıp nazara baktı. Yaptığı işi hızlandırıp müşteriyi kapı dışarı ettikten sonra kapıyı içerden çıkarıp, nazara kaşlarıyla küçük dükkanın arka kısmındaki kahverengi bir perdeyle örtülen kısmına geçmesini işaret etti. Nazar, başındaki bereyi çıkarıp dazlak kafasını kaşıdı. Kan dolaşımı uyuşturucunun eksikliğiyle hızlanıp vücudunu kaşındıryordu. Perdenin arkasına geçince berberi kenarları soyulmuş suni deri bir koltuğun üzerinde oturur gördü. Berber konuşmaksızın yağlı göbeğinin üstündeki kemerin tokasını söküp fermuarını açarak aletini avuçlarının arasına alıp sıktı. Nazar sakindi. Damarları hareketli. Biran önce halüsinasyon dünyasına karışmalıydı. Vakit kaybetmeden berberin avuçları arasındaki et parçasını ağzıyla ıslattı. Kafası aşağı yukarı eğildikçe et parçası ağzını dolduracak kadar büyüyordu. Berber, kesik kesik inleyip nazarın dazlak kafasına iri elleriyle ağır ağır tokat atmaya başladı. Her tokat, nazarın beynine yıldırım gibi düşüyordu. Zihni bir girdap gibi her düşünceyi birbirine karıştırıyordu. Tokat. Sertlik. Anne. Elli gram. Tokat. Michael Jackson. Para. Tokat. Siyah kedi. Bahar. Kaza. Tokat. Tokat. Tokat. Tokat. Tokat. Tokat. Berberin acı çığlığı dışardan duyulduğunda kapının kilitli olmasına rağmen içerden bağırdılar yükseldiğini duyan komşu esnaflar kapıyı birkaç denemede açmayı başarıp perdenin arkasına kendilerini atınca gördükleri manzara hâlâ uykularını kaçırmaya yetiyordu. Berber iki eliyle aletinin olduğu bölgeyi sıkıca tutmaya çalışsada fışkıran kanı avuçlarının içinde tutamıyordu. Nazar ise ağzında çiğnedikçe etten sızan kan damlalarını dudaklarından siliyordu... On yıl sonra, şehrin karanlık bir köşesinde kendisini bıçaklamadan evvel çingene torbacıya da dediği gibi; " Doğduk ve yaşamak zorundayız. Tanrının bizden iğrendiği kadar karşımıza çıkan herkesten iğrenmeliyiz. Herkes yaşamın bir rüya olduğunu sanıyor. Hâlbuki hayatın her anı gerçek. Önemli olan nasıl yaşadığın değil. Kaderin seni hangi pozisyonda becereceğini kavramak."


YAKUP YILMAZ


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
  • Instagram
  • Instagram
  • Twitter

©2021, EDEBİYAT DURAĞI DERGİSİ tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page